Dünya' nın Yaşı İle İlgili Tartışmalar
Hristiyan toplumlarda Dünya’nın yaşı ile ilgili çıkan sorun, temelde İrlanda başpiskoposu James Usher’in (1581-1656) yaptığı hesaba dayanmaktadır. Protestan Hristiyanlar Usher’in hesabına dayanarak Dünya’nın M.Ö. 4004 yılında yaratıldığını kabul ettiler. Cambridge Üniversitesi Rektör Yardımcısı Lightfoot, yaratılış yılı olarak bu yılı kabul etti, günü ve saati kendisi hesapladı; 23 Ekim günü sabah saat 9’da yaratılış olmuştu.[186] Birçok din bilimci, Kitabı Mukaddes’te geçen ve Usher’in “oğlu” olarak aldığı ifadenin “soyundan olan” anlamına geldiğini ve Usher’in hesabının güvenilir olmadığını söylemişlerdir.
 
Hristiyan toplumlarda Dünya’nın yaşı ile ilgili çıkan sorun, temelde İrlanda başpiskoposu James Usher’in (1581-1656) yaptığı hesaba dayanmaktadır. Protestan Hristiyanlar Usher’in hesabına dayanarak Dünya’nın M.Ö. 4004 yılında  yaratıldığını kabul ettiler. Cambridge Üniversitesi Rektör Yardımcısı Lightfoot, yaratılış yılı olarak bu yılı kabul etti, günü ve saati kendisi hesapladı; 23 Ekim günü sabah saat 9’da yaratılış olmuştu.[Birçok din bilimci, Kitabı Mukaddes’te geçen ve Usher’in “oğlu” olarak aldığı ifadenin “soyundan olan” anlamına geldiğini ve Usher’in hesabının güvenilir olmadığını söylemişlerdir. Ayrıca Stephen J. Gould’un belirttiği gibi Usher’in bu hesabı yapmasında büyük sorunlar vardı; Kitabı Mukaddes’in aktardığı kronolojide atlamalar vardı ve ayrıca Kitabı Mukaddes’in aktardıklarını Keldani, Pers ve Roma gibi kültürlerle karşılaştırma zorunluluğu vardı. Ayrıca kameri aylarla ilgili artık yıllar sorunu vardı. Bu sorun, Jülyen (Roma) takvimi ile yerine 1582 yılında Papa 13. Gregorus’un düzelterek uygulamaya koyduğu Gregoryan takviminde geçmişte karışıklığa yol açmıştı. Ama Usher Anglikan’dı ve Papa’nın takvimiyle hiçbir ilişkisi olamazdı.

Usher’in saptadığı tarihler o kadar önemsendi ki Kitabı Mukaddes’in Kral James’çe onaylanmış baskılarının sayfa kenarlarında bile bu tarihler basılmaya başlandı. Böylece 17. yüzyılda ortaya çıkan bu fikir, adeta Hristiyanlığın temel bir öğretisiymiş gibi algılanmaya başlandı. Bilim ile dinin çeliştiğini söyleyenlerin en çok kullandıkları örneklerden biri Hristiyanlık ile Usher’in vardığı sonuçları özdeşleştirmek -bu arada din de genelde Hristiyanlıkla özdeşleştirilmektedir- ve bilimin Dünya’nın uzun dönemler sonucunda oluştuğunu gösteren empirik bulgularıyla bunu karşı karşıya getirmektir. Aslında Usher’in amacı bilim ile dini uzlaştırmaktı, fakat giriştiği çaba ile istediğinin tam aksine bir sonuca sebep oldu.

Evrim Teorisi ortaya konduğunda Protestan İngiltere’deki dini çevrelerin çoğu Usher’in tarihlendirmesini kabul ediyorlardı. Evrim Teorisi’ni ortaya koyanlar, bütün canlıların tek bir atadan ve birbirinden değişerek oluştuğunu, ancak canlıların yeryüzünde çok uzun bir süre önce ortaya çıkmaya başlamasıyla ve Dünya’nın çok uzun süre önce var olmasıyla savunabilecekleri kanaatindeydiler. Evrim Teorisi’ne din adına karşı çıkışların daha baştan olmasında ve daha baştan Evrim Teorisi ile din (Hristiyanlık) arası bir gerilimin oluşmasında, diğer göreceğimiz sebeplerin yanında, Evrim Teorisi’nin, Usher’in tarihlendirmesi ile çelişmesi de önemli bir yere sahiptir.

Yerküre katmanları üzerine tüm çalışmalar ve gittikçe ilerleyen fosil bilimi, Usher’in, Dünya’yı 6000 yıllık bir yer olarak gören yaklaşımının hatalı olduğunu gösterdi. Martin Lister (1639-1712), 18. yüzyılın başında, fosillerin eşi benzeri olmayan garip taşlardan ibaret olduğunu ve fosillerin kayalarda oluşmasının canlılarla hiçbir ilişkisi olmadığını savunmuştu.[188] Bernard Palissy (1510-1589), fosillerin, soyları tükenmiş taşlanmış hayvan kalıntıları olduğunu söyleyen ilk kişi olarak gösterilir.[189] Fakat Lister’in fosillerin canlılarla bir ilişkisi olmadığı fikrinin 18. yüzyılda taraftar bulduğunu düşünürsek, fosil biliminin ne kadar yeni (geç gelişmiş) bir bilim dalı olduğunu kavrayabiliriz. Her ne kadar Herodotus, Strabo, Plutarch ve de özellikle Xenophanes fosillerden bahsetmiş olsalar da ancak 17.yüzyılda başlayan ve 18. ile 19. yüzyılda artan bir gayretle fosillerle olan uğraş bilimsel bir nitelik kazanabildi.
 
Usher 17. yüzyılda Dünya’nın yaşını tarihlendirdiğinde fosil bilimin ciddi, sistematik bir yapısı ve otoritesi yoktu. Fakat 18. yüzyılda ve özellikle 19. yüzyılda fosil-bilimde kaydedilen ilerlemeler, Dünya’nın yaşı ile ilgili konularda Usher’in fikirlerini benimseyen dini çevrelerle birçok bilim adamını karşı karşıya getirdi. Yapılan tartışmalarda Nuh tufanı ve canlıların ortaya çıkışı ile Dünya’nın yaşı ve geçirdiği evreler merkezdeydi. Dünya’nın durağan bir durum içinde, ancak çevrimsel değişimler geçirdiğini, doğal süreçlerin bir denge durumunda olduğunu söyleyen yaklaşım ile doğanın doğrusal, tek yönlü (evrimci) bir süreç içinde olduğunu söyleyen yaklaşım yer bilimi alanında tartışma içindeydi. Bu ikinci yaklaşımın içinde ise, yeryüzünün büyük değişimler (catastrophic) mi, yoksa sürekli küçük boyutlu değişimler mi geçirdiği tartışıldı. Yer bilimi ile fosil bilimi bu iki alanın ilgisinden dolayı bir arada incelendi. Tüm tartışmalarda, Usher’in yaklaşımının Hristiyanlık ile özdeşleşmesinin getirdiği sorunlar kendini gösterdi.
 
Kaynak: www.genbilim.com
 

Ziyaretçi Sayıları

Bugün9
Dün3
Bu Hafta23
Bu Ay13
Toplam126295

JMK Facebook Grubu


Anketler

Hangi Etkinliklere Ağırlık Verilmesini İstersiniz?
 
Kulübe Üye Misiniz?
 
Genel Kurul' da Oy Verecek misiniz?
 
Sitedeki Bilgiler Kaynak Gösterilerek Kullanılabilir 2024 .